Sibirya'nın mavi gözü'ne yolculuk
Gerçek bir tatilin sadece yazın deniz kenarında, güneşin sıcak ışınlarının altında olduğundan emin misiniz?
Sibirya'nın mavi gözü'ne yolculuk
"Baykal gölü"
Baykal gölü... Sibirya deyince bir ürperti gelirdi bana, nedendir bilmem. Belki ikinci dünya savaşından sonraki toplama kampları, belki soğuğu, gizemi ve uzaklığı. Başka bir uydu idi sanki. Ta ki oraya gidene kadar. Bir kaç yıl önce Çin'in Harbin şehrine gitmiştim. Her yıl buz festivali yapıyorlardı. Şubat 15, hava çok soğuktu -25, -30 dereceler. Rüya gibi bir gezi olmuştu öyle ki, soğuktan korkan ben cesaretlenip yıllardır hayalim olan Baykal gölüne, kışın gitmeye karar vermiştim!... Yakın paraleldeydiler. Baykal gölü Rusya'nın güney doğusunda, Moğolistan'ın hemen üstünde bulunan muhteşem, gizemli bir tatlısu gölü.
Baykal Gölü dünyanın en eski ve en derin gölüdür, dünyadaki tüm tatlı suyunun yüzde yirmisinden fazlasına sahiptir. Uzunluğu 636 km, en geniş yeri 79,5 km. ortalama derinliği 760 metredir. Deniz seviyesinden ise yaklaşık 1285 metre daha aşağıda, Kuzey-doğudan güney-batıya doğru uzanır ve Irkutsk bölgesi ile Buryatia Cumhuriyeti sınırında yer almaktadır. Göl tektonik olup yer hareketleri olmayan sakin bir sudur. Buna karşı neredeyse 30 dan fazla şiddetli rüzgarın etkisi altındadır.
Göl'e gidebilmek için Irkutsk şehrine uçmak gerekiyor. Moskova'ya kuş uçuşu yaklaşık 4500 km. Irkutsk, Rusya'nın Sibirya Federal Bölgesi'nde bulunan bölgenin idari merkezi. Nüfusu 620.000. Şehrin gölün en yakın yerine olan uzaklığı 70 km. Moskova'da üç büyük hava alanı var bunlardan Vnkovo ve Şeremetyevo'dan bir çok seçenekle Irkuts'ka uçmak mümkün. Ben aktarma olmayan Ankara Moskova direk uçuşu olduğu için tercihimi bu yönde kullandım. Ne yazık ki son dakika uçuş iptal oldu, İstanbul aktarmalı daha geç bir saate alındı ve benim hem gidiş hem geliş Moskova uçuşlarım sorun oldu. Dönüşte neredeyse vize sürem bitecek, büyük sorun yaşayacaktım. Aslında İstanbul'dan Rus havayollarıyla bağlantılı uçmak çok daha iyi olurmuş. Aklınızda olsun vize talebinizde Rus Büyükelçiliğine bu tip gecikmelerin olabileceğini bildirip bir kaç gün fazla gün vermelerini söyleyebilirsiniz.
Baykal gezi organizasyonu için uzun süre internetten araştırma yaptık. Kalacak yer standartları, ekipmanların güvenliği, soğuk, ulaşım, göl üstü ulaşım ve yeme içme gibi. Rus mutfağına yabancı değilim ama ya Sibirya!... Eylül ayında gezi düzenleyen bir kaç firma ile defalarca yazıştık. Sonunda bireysel bir tanesi güvenimizi sağladı ve gölün tamamen donduğu Şubat sonu için karar kıldık. Onunla anlaşıp bir miktar avans gönderdim. Arabası vardı ve kalabalık olmayıp üç kişi ile gezecektik. Kendisi de rehber ve fotoğrafçıydı. Bana detaylı gezi planı ve fotoğrafları gönderdi. Program üzerinde çalışıp geliştirdik. Bize ihtiyacımız olan uzunca bir liste gönderdi. Soğuğa karşı olanları özellikle ve defalarca belirtti.
Yolculuk, Ankara-İstanbul-Moskova aktarmalarıyla son durak olan İrkutsk'a vardık. Gezi organizatörümüz Alexey bizi hava alanında karşıladı. Aracı on beş yıllık Toyota minivan. Küçük fakat bakımlı ve sevimli bir araç. Etrafında şöyle bir tur attım, lastiklerini kontrol ettim. Yepyeni ve çivili. Bu arada neredeyse buz tutuyordum. Bizi yakında bir otele götürdü. Orada diğer gezginle tanışıp, bavullarımızdan kışlıklarımızı çıkarıp giydik. Sabah saat 6.00. Uçuş 6 saat sürdü. Moskava ile de 6 saat farkı var. Sıcak bitki çayı ikramlı 2 saat konforlu yolculuktan sonra ilk durağımız Buguldeyka köyüne vardık. Yol boyunca şaşkınlığım arttı, son derece sert iklim şartlarına sahip olan bölgede karayolu mükemmeldi, ne bir çukur ne kaplama hatası! yüksek irtifalı kısımlar karla kaplıydı. Buguldeyka küçük sevimli bir köy. O gece kalacağımız yere vardığımızda kapıda bizi karşılayan kadın evin sahibi idi. Sıcak bir çay ile sohbete başladık. İlk Türk misafiri biz olmuşuz. Koca bir resimli atlas getirdi, oradan Türkiye'yi buldu ve bize Rusça okumaya başladı. Kısa boylu güçlü kuvvetli esmer. Slav değildi. Buryat'mış. O bölge Moğolistan'a çok yakın ve orada yaşayan yerel halk "Buryatlar" Moğolların bir kolu imiş.
Buguldeyka'ya gelirken yolun biraz üzerinde dev bir kartal heykelini ziyaret etmiştik Şaman inancında Göktanrı olduğuna inanılan Kartal'ın, mitolojilerde çoğunlukla koruyucu ruhun ve adaletin simgesi olduğu inancı var. Moğolların bir kısmı Şaman bir kısmı da Budist.
Bir kaç saat dinlendikten sonra gün batımını fotoğraflamak için yola koyulduk. Yaklaşık 10 kilometre sonra gölün kenarındaydık. Uçsuz bucaksız alabildiğine buz...
Kıyıda lagün biçimindeki buzun üstünde yürümeye başladık. Bazı kesimlerde buzun altında kalan kök ve ağaçlardan çıkan metan gazı, yukarı doğru kabarcık halinde çıkarken donmuş ve günlerce tekrarlanan bu oluşum sonucu kat kat alttan yukarı doğru kabarcıklar buzun altına dizilmişti. Tarifi zor, sanki başka bir evren gibiydi. O kadar güzeldi ki dönüşte gece karanlığında da gittik. Lütfen bu söylediğime kulak kabartın. Bu kabarcıklardan mükemmel ve görülmemiş esrarengiz filmler çekebilirsiniz. Tek yapmanız gereken Telefonunuzu video sekmesine alıp sonra buzun üzerine koyup yavaşça hareket ettirmek. Püf noktası ise; telefon o soğukta buza yapışıyor ve kaydırma hareketi kesintiye uğruyor. Bunu önlemek için üşenmeden telefon kılıfının kenarlarına donmayan krem veya vazelin gibi bir yağlı madde sürmek.
Ertesi gün sabah erkenden asıl konaklayacağımız yer olan Uyug bölgesine doğru yola çıktık. Yaklaşık 115 km. sonra göl kenarında (göle 100 mt. mesafede) lokanta-kafeteryası ve 8-10 metre yamaca doğru yukarıda tek katlı ahşap yapıdan konaklama binaları olan kır otelimize vardık. Sağlıklı ve yabancı olmadığımız bir kahvaltıdan sonra bir kaç saat dinlenip tekrar yola koyulduk. Elbette kahvaltıda zeytin yoktu!
Bu günden sonrası daha zor ve riskli idi. Çünkü her sabah 03.30 gibi kalkıp yola çıkıyorduk. Gece karanlığında gölün üstünde buzda yaklaşık yarım saat arabamızla yol alıp çekim için kararlaştırdığımız yere güneş doğmadan önce varıp -40 derecede bekliyorduk. Dron ile fotoğraf video çekmek de mümkün. Ben de dron götürmüştüm. -40 derecede dronun ve kumandasının çalışıp çalışmayacağı ile ilgili çok araştırma yaptım fakat kesin bilgiye ulaşamadım. Bu yolculuktan sonra o kadar iyi öğrendim ki hepsini size anlatacağım.
Araç ile gölün çok uzak olmayan bölümlerine gidilebiliyor. Buz kalınlığı genellikle kıyı şeridinde daha ince, derinlerde 1,5 metreye kadar artıyor, fakat bazı bölümlerde daha ince olabiliyor. Orada yaşayanlar nerelerin kalın olduğunu biliyorlar Özellikle V8 motorlu Hovercraftlarla gölün her tarafında çok daha kolay ve emniyetli gezilebiliyor. Biz de 3 gün Hovercraftla gölün uzak bölgelerine, yarım saatlik yolculuklarla gittik.
İlk iki gün o soğuk pek dokunmamıştı, fakat üçüncü gün rüzgar vardı. İçimde iki kat termal, üzerimde de yine beş kat özel katmanlı giysi olduğu halde tek kelimeyle dondum. Sanki üzerinde hiçbir şey yoktu. Tenim rüzgarı doğrudan hissediyordu.
Böyle olacağını bilen rehber hazırlıklı imiş, bana kırmızı wind stoper dedikleri rüzgar kesici üst katmanı verdi, onu giydikten sonra bir anda sıcacık oldum ve yüzde yüz rüzgar kesen en üst katmanın ne demek olduğunu çok iyi öğrendim. Dron kumandasına telefonum bağlı idi. Birkaç dakika sonra telefon bataryası sıfır oldu ve kapandı. Yanıma aldığım kimyasal poşet cep sobalarından bir tanesini telefonuma bağlamıştım. Bir tanesini cebime bir tanesini de eldiveninin içine, ellerim donmasın diye koyuyordum. Telefon için o da para etmedi. Onları rüzgarı kesecek bir koruyucu içerisine koyarak ancak çalışabilir telefon. Isıtıcıyı çok almamıştım, gerçekten o kadar çok ihtiyacım olacağını düşünmemiştim. Fotoğraf makinemin aküleri ise beş dakika dayanabildi. Sürekli aküyü yedekleri ile değiştirmek ve çıkanı ısıtmak gerekiyor. Kıssadan hisse, yanıma bir bel çantası almalı ve içine her gün üç adet ısıtıcı koymalı ( altı saat 60 derece ısı veriyor), tüm akülerde çantada olmalıydı.
Gölün üzeri tamamen çok kaygan buzla kaplı olduğu için ayakkabılarımızın altına mahmuzlu, çivili zincirler takmıştık ve buz üzerinde kaymadan öyle rahatça yürüyebiliyorduk. Seyretmeye doyamayacağınız donmuş fakat masmavi buzda aşağı doğru baktığınız zaman her şey görebiliyorsunuz, buzun kademe kademe nasıl donduğunu ne kadar derin olduğunu. Muhteşemdi, fakat üzerinde yürürken gök gürlemesini andıran patlamalar oluyor, gerçekten korkuyorsunuz bir anda kırılıp sanki içine düşeceksiniz gibi bir duygu kaplıyor insanı. Çünkü pek çok yerinde o kadar büyük çatlaklar var ki. Fakat bu çatlakların arası açılmıyor genleşmeden dolayı kırılanlar buz parçalarını yukarı doğru itiyor ve bir zaman sonra tekrar birleşiyor yapışıyor. Bu çatlaklar aynı zamanda buz altındaki balıkların oksijene kavuşmasını sağlıyor. Yüzlerce metre uzunluğunda tek hat halinde olan çatlamalar da var, pek çok çatlamanın bir araya geldiği alanlarda var. Özellikle ortadaki bir adanın çatlaklarla beraber fotoğraflarını çekmek için sabah beş gibi pozisyonumuz aldık, üç ayağı kurduk. Dünyanın farklı yerlerinden gelen birkaç fotoğrafçı ile sohbet ederek bekledik. Günün ışıması, farklı kompozisyonların doğmasını sağladı. Yaklaşık iki saat orada kalıp güneşin yükselmesiyle birlikte fotoğraflamaya başladık. Çok heyecanlı idi.
Gölde gezebileceğiniz bir diğer araç, Hovercraftlar. Çok güçlü 8 silindir motorları var. Bu araçların finansmanı sadece turizmle sağlamak zor. Sanırım asıl gelir balıkçılıktan. Baykal'da endemik bir balık yaşıyor adı "Omul". Omul koruma altında ve günde beş kilodan fazla yakalamak yasak! kim dinler? çok sıkı kontrol olsa bile. Omul yaklaşık yarım kiloluk ve kılçıksız çok lezzetli bir balık. Peru'nun milli yemeği olan Ceviche dedikleri soğan, tuz, kişniş'le marine edilmiş çiğ yöntemin neredeyse aynısı yapıyorlar! Şaşırmamak elde değil, biri Güney Amerika kıtası, diğeri Asya'nın kuzey doğusu ve aynı yöntem. Kültürlere bir de ontoloji ile birlikte gastroentrolojik de bakmak lazım.
Göl üzerinde yapabileceğiniz diğer bir eğlenceli aktivasyon ise Buggy tipi her tarafı açık boru şase ile yapılmış 1600 cc motoru olan bir araçla göl üzerinde drift yapmak. Size önce bir tulum giydiriyorlar. Dış katman rüzgar geçirmez, içi ise çok kalın. Tulumun başlığı var önce yüzünüze balaklava denilen maskeyi takıp üzerine şapkasını geçiriyorsunuz sonrada gözlüğünü takıyorsunuz ve eldivenler ile beraber robot gibi oluyorsunuz. Hareket kabiliyeti oldukça zorlaşıyor. Araçlara bindikten sonra buz üzerinde yarış pilotu olan firma sahibi önce 15 dakikalık eğitim veriyor, sonrasında iki kişilik araçla buz üzerinde 6000 devir/dakika çeviren motorla inanılmaz bir macera başlıyor Tabii kar lastikleri buz için özel, bir santim dışarı çıkan dev çivileri var ki otomobil zemine tutunsun. Böylece adrenalin dolu, eğlenceli dönüşler (drift) yapabiliyorsunuz. Çünkü limit yok, kaza riski yok, alabildiğine boş ve sadece siz varsınız.
Motel/Pansiyon türü konaklama mekanımız, basit fakat temizdi. Yapıların tamamı ahşap. İlk gün benim odam kuzeye baktığı için biraz soğuktu. Ertesi gün elektrikli radyatör verdiler onu taktım çok iyi oldu. Hizmetleri çok iyi idi aşçılar ve yemek sunumu yapanlar saygılılar, cana yakınlar. Her yer tertemiz. Özel bir şey istersek ertesi gün bunu mutlaka yapabilmek için ellerinden gelen her türlü çabayı gösteriyorlardı. Sunulan yemekler, bir cins mantı olan "Pelmeni", Her ikisi de farklı sebzelerle yapılan "Shchi" ve Borç Çorbası, soslu biftek "Beef Stroganoff" ve elbette pek çok türlü yöntemle pişirilip sunulan "Omul" balığı. Kahvaltı ise klasik kontinental, zeytin yok. Sorduğumda ertesi gün ve her gün yeşil salamura zeytin alıp, sundular.
Gezinin diğer günlerinde gölün farklı yerlerini dolaşmaya gittik. Bunların içinde, baktığımız yerden sonu görünmeyen derin bir çatlağın olduğu bölge ile sarkıt dikit ve mağaraların olduğu yerler görülmeye değerdi. Sıra dışı,donmuş şeffaf su sütunları, "hummocks", buz mağaraları ve mağaraların tuhaf kıvrımları.
Son gün hüzün kapladı içimizi. Her şeyden arınmış, saf, sakin, güçlü bir doğa içinde olmak bizi de onun bir parçası yapmıştı. Hele o güçlü rüzgarlarla savaşmak deneyimi, inanılmazdı. En zorlu ve en ünlü Verkhovyk (şiddetli kuzey rüzgarı), Barguzin (güçlü kuzeydoğu rüzgarı, balıkçılar ağdaki omul sürülerini bu rüzgarın sürdüğünden emindir), Kultuk (güney, Baykal rüzgarları arasında en sert olanlarından biri, Baykal Gölü'nün en şiddetli fırtınalarına yol açar) ve Sarma (büyük bir rüzgar, Bu rüzgar yolundaki her şeyi yok eder: ağaçları indirir, gemileri tersine çevirir, çatıları evlerden koparır.) Baykal Gölü'nün rüzgarları hakkında onlarca Buryat efsanesi var.
Irkutsk, Moskova uçağımız ertesi gün sabah 06.30 da olduğu için, öğlen yola koyulup akşam 18.00 gibi Irkutsk'ta otelimize vardık. Yemek için Avrupa mutfağı veya fastfood bulmanız mümkün, elbette biz yerel bir Rus lokantasına gittik. Çok iyiydi. Aristokrasi kokan halk yeri... üç yıldızlı Michelin lokantaları tadında lezzet. Sabah erkenden rehberimiz bizi aldı ve hava alanına bıraktı. Kabin bagajı 8 kg. Bir gram fazla olsa almıyorlar. Yanımızda taşıdığımız terazi ile tartıp, lens ve kameraları boynumuza astık. Check-in yaptırdıktan sonra sorun yok. Altı saat uçtuk, altı saat farkı ile akşam vakti Moskova'ya vardık ve doğru otele dinlenmeye...Türkiye uçuşumuz ertesi gün akşama doğru idi. O gün için Moskova'da ki etkinlikleri incelemiş ve Salvador Dali'nin kapsamlı bir sergisinin olduğunu görüp bilet almıştık. Bu seyahatin güzel tarafından biri de Sheremetyevo havalimanından her 25 dakikada bir metro/tren kalması ve 35 dakikada Moskova şehir merkezine varması. Böylece bir veya birkaç günlük ara ile, büyülü,egzotik tarihi Moskova'yı ve bazı müzelerini kısa da olsa görme fırsatı yaratılabilirsiniz.
Yeni seyahat yazılarımda görüşmek üzere, Baykal'ın bereketi sizlere olsun. Hoşça kalın.
Aykut Fırat 26.06.2020 Ankara