.
Pek çoğumuzun zaman zaman yaptığı şey; her hangi bir ortamda paylaşılan kamusal bir fikri, konuyu, olguyu dinlemek, tartışmak ve fakat, taraf olmaya gelince, şöyle bir ortama bakmak durumu. Diğerleri bu duruma nasıl bakıyor? Benim gibi düşünen var mı? Sayıca çok mu? Genel kabul gördü mü? İşte sosyal etkilerle oluşan, bu karar verme süreci "Suskunluk Sarmalı" olarak adlandırılıyor. Sarmal, çünkü sürecin 'gerçekten, kanaate...' başından sonuna helezonik formla birbirinden kopmayan, egemene yakın olma, etkilenme, karar aşamasının baskın olan yönüne doğru genişleyerek karar verme sürecini içeriyor.
Suskunluk Sarmalı kuramı, 1960 ve 1970'lerde Alman anket ve iletişim araştırmacısı Elisabeth Noelle-Neumann tarafından geliştirilmiştir. Kamuoyu oluşturma sürecinde bireyin sosyal çevresinin gözlemlenmesi olarak tanımlanabilir. Kuramın dayandığı temel hipotez, bireyin çevresinde bilinçsiz bir sosyal izolasyon kozası olmasıyla ilgilidir. Bireyin korku, endişe, ahlaki ve duygusal durumu ile onu izole eden bu sosyal psikolojik olgu, başkalarının davranışlarını izleyerek onaylayıp, onaylamamayla gelişir ve çoğunluğa katılım sürecini izler. Suskunluk sarmalında bireyin izolasyon korkusunu harekete geçiren, diğerlerinin onu sadece hatalı değil aynı zamanda ahlaki olgulardan da yoksun olduğunu düşünmesidir. Eğer bir konu üzerinde fikir birliği varsa suskunluk sarmalına yer yoktur ve birey kanaatini ortaya koyar. Fikir birliği böylece taraftarını artırıp, çoğalarak bir birini onaylayan "Kamuoyu'nu" oluşturur. Neumann'a göre kamuoyu kavramı birey, çevre ilişkisi ile oluşur. Sadece yönetimsel değil, çevreye uyum sağlama davranışı ile de ortaya konur.
Kültürel farklılıklarla oluşan, 'benim yaşadığım; temizlik anlayışına?, anlam veremediğim! Bir örnek: Sonbaharı şehirlerde doyasıya yaşayamıyorum. Gittiğim pek çok ülkede, sonbaharda sokaklarda yeşil, sarıdan kırmızıya kadar yüzlerce tonda yaprakların üzerinde yürümek büyük haz... Asla her gün süpürmüyorlar. Personelleri mi yok, makineleri mi yok, paraları mı yok! Elbette fazlasıyla var. Mesela hazan yaprakları arasında bir Moskova sonbaharı, hafızanıza kazınır. Ebediyen silinmemek üzere... Bir ay önce idi, oturduğum apartmandan dışarı çıktığımda, yöneticinin çalı süpürgesiyle sokaktaki yaprakları süpürdüğünü gördüm. Muhalefet etmesem olmazdı. Neden süpürdüğünü sorduğumda, "Diğer apartmanlar temizlemiş, bizim görevli yapmamış" dedi!..
Bir diğer örneği de, İngiliz Davranış Değiştirme Ajansı, Cambridge Analytic şirketinin seçim çalışmaları üzerinden vereceğim. Cambridge Analytic şirketi "Alabama" projesiyle, ABD'de 8 Kasım 2016'da yapılan seçimi Donal Trump'ın kazanmasını sağladı. ABD seçimi, şirketin müşterileri bakımından ilk başarısı değildi. Brexit kampanyası da onlarındı. Bunlardan bir tanesi de Karayipler’de yaklaşık 1.5 milyon nüfuslu Trinidad ve Tobago isimli ülke. Nüfusu Afrikalı ve Hintlilerden oluşuyor. Yaklaşık %40 Afrikalı, %40 Hintli. Geçmiş seçimlerde oy farkı genellikle % 6 olmuş. Hintli kesimin lideri, Hint asıllı avukat Kamla Persad Bissessar, Cambridge Analytica şirketine, 2010 genel seçimleri için başvuruyor. Şirket, analizleri sonucu % 6'lık oy farkını görüyor ve genç nüfusa sahip seçmen oylarının, sonucu etkilediğine karar veriyor. Yaptığı analizlerden çıkardığı bir başka sonuç da Hintlilerin geleneklerine daha bağlı oldukları ve çocukların/gençlerin, ebeveynlerinin sözlerinden çıkmadıkları oluyor. Bir kampanya planlıyorlar. "Do So!" (Böyle Yap!) Hareketi. Bu hareket siyasete ve oy vermeye karşı olma, kampanyası. Sloganları "Siyasete ve oy vermeye karşı bir harekete katıl, havalı bir şey yap." Tüm medya, müzik ve danslı sokak toplantıları, duvar yazıları, konserler ile destekleyip, bir direniş selamı ile sembolize ediyorlar. "İktidara karşı değil, siyasete karşı bir hareket" söylemiyle...
Harekete neredeyse 18-30 yaş arası insanların çoğu katılıyor. Sokaklar bayram yerine dönüyor. Katılım o kadar çok ki, katılmamak ayıp... Kanımca bu olay katılım olarak, suskunluk sarmalının fiziki örneğidir. Hintli gençler her türlü aktiviteye katılacaklardır fakat oy verme işlemi başladığında, ailelerinin etkisi ile oy vermeye gideceklerdir. Seçim sonucunda Hintli taraf yaklaşık % 6 farkla seçimi kazanmıştır. Çünkü genç Hintli'ler oy vermiş, Afrikalı gençler ise oy vermeye gitmemişlerdir.Trinidad seçim kampanyası ve sonuçları bize suskunluk sarmalının görünür olduğunda daha işlevsel, gizli tercih olduğunda ise bireyin o sarmaldan kurtulup, gerçekliğine dönebileceğini gösteriyor.
Siyasi parti üyelerinin, futbol taraftarlarının da negatif örnek olduğunu düşünüyorum. Bir amigonun sloganı bir anda binlerin kabul ve tekrarı ile sonuçlanmaktadır. Bu kitlelerde ortak olan fikir birliği, suskunluk sarmalına girmelerini olumsuzlaştırabilir.
Suskunluk sarmalı demokratik ve totaliter toplumlarda farklı işliyor. Eğer bir toplum suskunluk sarmalına giriyorsa, rejim totaliterleşmeye doğru gidiyor demektir. Karar verme aşamasında, bir fikrin ne olup olmadığına bakmayıp kar topu gibi büyüyerek kamuoyu oluşturup, etkilenme sürecinin sarmal haline gelmesi;
Sonunda... Çığ olarak geri dönecektir.