.

Ankara'nın gözyaşları

 

 

Sordum Ankara'ya niye ağlarsın diye?  "Çocukluğumu çaldılar, gençliğimi çaldılar, beni yavaş  yavaş öldürüyorlar "dedi

Düşündüm... Gözlerimin önünden çocukluğum, gençliğim, olgunluğum akıp geçti.  Kulaklarımda Nesrin Sipahi'nin billur sesinden;

 

Her gören ağladı kalbini bağladı dalgalı saçlarına
Söyledim aşkımı ben Ankara rüzgarına
Olmadı kaldı benim her hevesim yarına
Her gören ağladı kalbini bağladı dalgalı saçlarına

 

Sordum Ankara'ya niye ağlarsın diye?  Yoksa gözyaşların mı bizi  boğan sele!

Yok dedi "gözyaşlarım değil yağmur"  Niye ki? Bir sürü yolumuz var, alt üst geçitlerimiz var, teknolojimiz var, dozerimiz var, var, var...

"Var, var ama kent kültürünüz yok, planlamanız yok, ruhunuz yok. Nesnel plastik, telmaşa objeye döndürdünüz beni!" dedi.

Haksızdı, az çok biz de dünya ülkelerini görmüş idik. Roma imparatorluğundan miras kalan kent kapıları, tüm Avrupa ve Asya şehirlerinde vardı. Etrafı surlarla çevrili şehirlerin korunmak amacıyla yaptıkları devasa;  insanda yücelik ve tapınma hissi yaratan yapıları...
Yakın zamanda bizde de yapıldı. Ankara'ya yapmışlardı. Ankara yeni fethedilmişti de benim mi haberim yoktu?..

 

1924 yılında Alman mimar Lörcher'in Planı ile başlayan şehir planlaması, Ankara'nın Türkiye'de örnek model olarak modernleşme, çağdaşlaşma ve ulus devleti bütünleşmesinin odağı olması hedeflenmişti. 1932'de ise Alman, Herman Jansen planları devreye girdi ve planlı şehir yapılaşmasına devam edildi. Ne yazık ki hızla nüfusu artan Ankara; 1950'ler den sonra Devlet arazilerine yapılmasına müsaade edilen gecekondular ve aralanan rant kapılarından sızan rantiyeciler tarafından talan edilmeye başlandı. Günümüze kadar da hunharca sürdü.

 

"Parise gittin mi?" dedi Ankara.
Gittim dedim. "Görmedin mi?" dedi.  "Eski Paris bir yana, yenisi diğer yana." "Hiç dokunmuşlar mı eskisine?"
Gözümün önüne Opera'daki İller Bankası binası geldi. Genç Türkiye Cumhuriyetinin yeni yapılanmakta olan belediyelerinin, finans kaynaklarını sağlamak üzere kurulmuştu. Mustafa Kemal Atatürk'ün mimarı da derlerdi. İller Bankası için açılan uluslararası yarışmaya 16 mimar katılmış, Seyfi Arkan kazanmıştı.

Yedi yıl süren İller Bankası binası 1937 de bitmiş. Yapıya defalarca gittim. Banka oda ve vezneleri işlemeli pirinç ve bronz metallerden yapılmış, tek parça camlarla birbirinden ayrılmış. Kolonlar arası dövme bakır duvar süsleri vardı. Tavandan gelin başı gibi sarkan kristal avizeler insanı davet ediyordu. Çalışanların masa, sandalyeleri birer sanat eseriydi. Genel müdür odası ahşap oymalı masif masa, duvarlar sütunlu, kısmen Ceviz lambri ile kaplı idi. Üst kat koridoru boydan boya, her iki yanda spiral şeklinde kolonlar ile donamış, ışık ve gölgeler dans ediyordu. Sütun aralarında eski antik Ankara fotoğrafları asılı idi. Türkiye’de modern mimarlığın önemli simgelerinden biri idi.

 

Bir gecede yıktılar... İçimden bir parça daha koptu gitti.

 

Yıkılan, toplumun belleğine kazınmış Cumhuriyet yapıları Maltepe Havagazı Fabrikası ve Elektrik Santrali, Su Süzgeci binası, Çubuk Barajı Göl Gazinosu, Söğütözü Parkı, Atatürk Orman Çiftliği, Hayvanat Bahçesi, Marmara Köşkü, 19 Mayıs Stadyumu...

 

Düşündüm... Ankara'nın gözyaşlarını.

 

Yapı ve mekan aracılığıyla toplumsal belleği yeniden kurgulamak mümkün mü ?
 

Aykut Fırat